- “Enerji desteği” oyalamacadır.
- Doğru olan, enerji sektörünün devletleştirilmesi, temel gereksinimlere ücretsiz ulaşılabilmesidir.
- Sanat toplumun temel gereksinimlerinden biridir.
- Herhangi bir özel şirketin sanat kurumlarını tehdit etmesine pabuç bırakmayız.
Kültür ve Turizm Bakanı, geçtiğimiz günlerde bir grup tiyatrocuyla toplandı ve çeşitli açıklamalarda bulundu. Konumuz bunlar arasında en günceli olan faturalardır…
Özel enerji şirketlerinin tiyatrolara kestiği elektrik faturalarının gayrimeşru olduğu çeşitli sanat kurumları tarafından ilan edildikten sonra, sıra, faturasını ödemeyenin elektriğinin kesilmesine gelmişti. Somut bir örnek olarak Kadıköy’deki Moda Sahnesi’ne Sabancı Holding’e bağlı Enerjisa tehditler yağdırdı. Ancak enerji kesme tehdidini uygulamak o kadar kolay olmadı. Toplumun temel gereksinimlerinden biri olan elektrikten kâr elde etmekte olan bir şirket, sanatı kâr amacıyla icra etmeyen bir tiyatro sahnesini ne hakla, hangi yetkiyle karanlığa gömecekti?
Bu işlemin gayrimeşru olacağını ilan ettik ve hodri meydan dedik. Tehditler işe yaramayınca, başlangıçta konuya hiç karışmayacakmış gibi duran Bakanlık, “tiyatrolara enerji desteği” ilan etti. Destek vaatleri boş laftır. Gerici ve piyasacı siyasi iktidar, aynı zamanda sanat düşmanıdır ve destek açıklaması süregiden saldırının ambalajıdır. Sanatın fişini çekemeyeceklerini kabul etmiş oldular.
Tiyatrolara yıllık 5 milyon TL enerji desteği verilecekmiş! Sadece İstanbul’un Kadıköy ilçesinde bulunan üç tiyatronun Ocak ayı elektrik faturaları toplamı 100 bin TL’dir. Kabaca bir hesapla, bu üç tiyatro sahnesinin yıllık elektrik faturası toplamının 1 milyon TL civarında olacağı, yani bütün ülke için öngörülen destek fonunun yüzde 20’sine denk düşeceği anlaşılmaktadır. Yani destek sözü tamamen yalandır, oyalamacadır.
Esas olarak sorun, sahnelerin elektrik faturası tutarını bir araya getirip getirememesi de değildir. Nasıl fiyat artışları, halkımızın, emeğiyle geçinenlerin cebini boşaltıp sermayeye aktarmak anlamına gelmekteyse, fatura şoku da benzer bir gerçeğin üstündeki örtüyü kaldırmış bulunuyor. Bakanlık bunun etrafından dolanmaya kalkmakta ve aslında tiyatrolara değil, faturasını tahsil etmesi ne mümkün ne de meşru olan elektrik şirketlerine destek vaat etmektedir.
Enerji şirketlerinin kimseyi soymasına izin verilemez, elektrik temel bir gereksinimdir. Bu şirketler devletleştirilmeli, hedef temel gereksinimlerin halka bedelsiz sunulabilmesi olmalıdır. Bu zorunluluk, yağmacıların kimi tiyatroların ve yoksul emekçilerin evlerinin fişini çekme tehditleriyle açıkça görülür hale gelmiştir.
Tiyatrolar ve diğer sanat kurumları için acilen yapılması gereken de bellidir. Sanat ve kültür, toplumun temel ihtiyaçları arasındadır. Kamu yönetimi sanat ve kültür üretenlerin yaşadığı hiçbir soruna kayıtsız kalamaz. Maliyet artışlarının bilet fiyatlarına yansıtılması asla bir çözüm değildir. Sanat ve kültür, emekçiler için kolaylıkla erişilebilir olmalıdır.
Ancak, kamu yönetimi, her alanda olduğu gibi, kültür ve sanat alanında da sorunlara kayıtsız kalmanın ötesinde, saldırgan bir çizgi izlemektedir. Pandemi kısıtlarını sanat alanına yönelik bir tasfiye fırsatı olarak hayata geçirmemişler miydi? Kâr amaçlı olmayan, kamusal bir işlev gören tiyatroların iflas ettirilmesi amaçlanmamış, insanların kültürel ortamlarda sosyalleşmesi toplumsal yaşamın parçası olmaktan çıkartılmak istenmemiş miydi? Tiyatrolar, sinemalar kapatılırken alışveriş merkezlerinin, camilerin açılmasının başka anlamı olabilir miydi?
Bugün de enflasyon patlaması koşullarında aynı yöntem izlenmektedir. Camiler dışında fahiş fiyat uygulanan, halkın ve sahnelerin temel gereksinimi elektrik, sermayenin yüksek kârı için bir karanlık tehdidine dönüşmüştür.
Keyfî, kuralsız “destekleme” vaatleri, bu tasfiyeci yaklaşımı örtmek çabasıdır. Bu yolla kamusal işlev gören, ilerici, emekten yana sanatçıların önü kesilmekte, kültür ve sanat alanının bütünü parayla terbiye edilmek istenmektedir.
Nâzım Hikmet Kültür Merkezi olarak, Kültür ve Turizm Bakanı’nın sanatçılarla alay etmekten ibaret “enerji desteği” açıklamasını ciddiye almıyoruz.
Halk için, emekçiler için üreten kültür ve sanat kurumlarına fatura kesilmesine boyun eğmiyoruz.
Temel gereksinim olan elektrik sektörünün devletleştirilmesini talep ediyoruz.
Sanat kurumlarımızın kapısına kilit vurulmasına izin vermeyecek, bu saldırının karşısında dayanışmayı yükselteceğiz.
Siyasi iktidarın kamu kaynaklarını, herhangi bir normdan yoksun, keyfi ve kuralsız biçimde dağıtma girişimi, kültür ve sanat alanını teslim alma niyetini açığa vurmaktadır. Bütün sanatçıları ve sanat kurumlarını bu tür uygulamaların karşısında tutum almaya çağırıyoruz.
Nâzım Hikmet Kültür Merkezi